Birkaç yıl önce İsrailli üst düzey bir hahamın basında da yer alan açıklamaları bu farklılığın çarpıcı bir ifadesidir: “Dünyaya gelen bütün insanlar Yahudilere hizmet etmek için doğarlar!”
Bizim inandığımız Allah’ın “ırkçı” olduğunu iddia edebilen bu sapkın sözlerin, bizim inancımızla bağdaşması mümkün değildir. Buna inanmış kişilerin de diğer insanlarla aldatmaca değil/gerçek anlamda dost olabilmeleri de mümkün değildir!
İsrail’in halen yapmakta olduğu vahşetin de İsrailli hahamın yukarıdaki sözleriyle tam olarak örtüştüğüne özellikle dikkat edilmelidir!
Bu noktada siyasetin ve yönetim biliminin önündeki hem siyasî hem de insanî açıdan zorlu soru belirginleşiyor: Bu fikirlere samimi olarak inanmayan temiz Yahudilerle, bu saldırganlığı bütün imkânlarıyla destekleyen Yahudi çoğunluğu nasıl ayırt edebileceğiz?
Bize göre bu soru iki bin yıldır insanlığın önündeki en önemli sorulardan biridir.
VAADEDİLMİŞ TOPRAKLAR
Yıl: MÖ 1750…
Günümüzden 3 bin 775 yıl öncesi, ünlü Hitit uygarlığının bugün yaşamakta olduğumuz topraklarda, Anadolu’da hüküm sürdüğü yıllar… Şimdi anlatacaklarımız Tevrat’ta geçer… Ve Tanrı İbrahim’e gökyüzünden seslendi:
“İbrahim. Mısır Irmağı’ndan Büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları –Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim.”
İsrail’in tanrısının ilk vaadidir bu; Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar… Bu vaat ile çizilen sınırlarda, Nil ve Fırat bir yana, Hitit adı geçiyor. Buradaki Hitit, şu anda yaşamakta olduğumuz bizim vatanımız olan Anadolu’dur; antik Hitit krallığının beşiği olan Anadolu. Yani iş Fırat’la bitmiyor, dahası var.
İsrail’in tanrısı bu vaadi yaptığı sırada İbrahim, Hebron’dadır. Hebron, Atababalar Mağarası’nın bulunduğu El Halil kentidir ve Filistin toprağıdır. İbrahim Harran’dan göç ederek gelmiş ve buraya yerleşmiştir. Fakirdir, bir eşiyle kıt kanaat geçinmektedir, zaten fazlasında da gözü yoktur.
İbrahim, göklerden gelen, kendisine ulaşan bu ilahi sesle şaşırmış ve ardından çok derin düşüncelere dalmıştır. Mısır’daki Nil ırmağından Büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan topraklar çok büyük ve çok verimli topraklardır. Bal ve süt kokan bu diyar İbrahim’e göre sanki bir cennettir.
İbrahim, soyunun alabildiğine çoğaldığını ve her kabilesinin bu ülkenin dört bir yanında at koşturduğunu hayal etmiş ve bu hayal ötesi düşünceleriyle kısa bir anlığına mutlu olmuştur. Ona bu vaadi yapan Tanrı’dır, her şeye egemen olan Rab’dir.
Zaman su gibi akar geçer… İbrahim’in iki oğlu dünyaya gelir; ilk oğluna İsmail, ikinci oğluna da İshak adını verir.
İshak babasının memleketi Urfa’da evlenir, iki oğlu dünyaya gelir. Oğullarından birine Esav, diğerine Yakup adını verir. İbrahim’e bal ve süt kokan toprakları vaat eden Tanrı, Yakup’u kutsar. Böylece İbrahim’in soyu Yakup’la devam edecektir.
Yakup büyür, baba memleketi olan Harran’a gider, evlenir. Bir gün ailesini alır ve baba evi Hebron’a dönmek için yola çıkar. Yolda, babası İbrahim’in tanrısı gökyüzünden ona seslenir: “Bundan sonra adın Yakup değil İsrail olacak!”
İSRAİLOĞULLARI
Yakup dört kadınla evlidir: Rahel, Lea, Zilpa ve Bilha. Bu evliliklerinden on iki oğlu ve bir kızı olur. Kızı Dina hariç, Yakup’un soyu bu on iki erkek evladı ile sürer: Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun, Gad, Aşer, Dan, Naftali, Yusuf ve Benyamin.
İşte İsrailoğulları budur. Onlarla birlikte anılan Yahudi, Musevi, İbrani gibi tanımlar İsrail’in oğullarının bilinen diğer isimleridir.
Kutsal kitapları Tanah’tır, Tevrat ise bu kutsal kitabın ilk beş bölümüdür ve Musa’nın kitabı olarak tanınır!
İsrailoğullarını tanımanın en sağlam ve en kolay yolu, onların kutsal kavramlarını ve sembollerini, bayramlarını ve özel günlerini iyi bilmek, iyi anlamaktır. Bu bilgiler bize hem Yahudi tarihi hakkında bilmediklerimizi öğretir hem de geleceğe yönelik derin ve gizli amaçlarını açığa çıkarır ve Siyonizm denilen, bütün insanlığın düşmanı ideolojinin ne olduğunu anlamamızı sağlar!